TURKUAZ BENLİOĞLU

Anasayfa Tedmed Network TURKUAZ BENLİOĞLU

TURKUAZ BENLİOĞLU

2013 MEZUNU

Instagram: vivniesda / jacquiniijewelry

1_ Çoğumuz okul yıllarında resim ve müzik derslerine girdik. O zamanlar çocuklara özgü bildiğimiz aktiviteler yetişkin zamanlarımızda kurtarıcımız olacakmış meğer. Kendin için benzer şeyler söyleyebilir misin?

Aslında sanatı o yıllarda da bir “kurtarıcı” olarak görüyordum, insanın kendisine düşünmek ve özgürleşmek için bir alan açması anlamında. Yıllar içinde bu düşüncem değişmedi hatta perçinlendi. Sanat, edebiyat ve felsefenin insanların yaptığı en önemli şeylerden olduğuna inanıyorum çünkü bunlarla kendi sınırlarımızı zorluyor, başkalaşıyor ve evriliyoruz, bunlar hep hayati. Şarkı söylemek, resim yapmak ve okumak çocukluğumdan beri ilgi duyduğum şeylerdi. Okul ortamında bunların cesaretlendirildiği her ders ve aktiviteyi çok ciddiye aldım ve bunlar benim için hiçbir zaman ikincil olmadı. Hatta dönüp baktığımda okul hayatımın en güzel hatıraları arasında Pop/Rock Orkestrası’nda solist olmak, felsefe ve edebiyat dersleri ve bunlarla ilgili katıldığım buluşmalar, seminerler, yarışmalar var.

2_Günümüzde artık tek bir disiplini mükemmel yapmak yerine farklı disiplinler bir araya gelerek deneysel oluşumlar görüyoruz. Senin için aynısı geçerli mi?

Evet, zaten fazla disiplinleşmeye yani sanatın, sosyal ve beşeri bilimlerin ve doğa bilimlerinin birbirine yabancılaşmasına, bunun yarattığı kültürel tıkanıklığa özellikle son otuz kırk yıldır çok sağlam düşünsel kritikler getiriliyor. Günümüzde yaygınlaşmaya başlayan disiplinler-arasılık özleminin güzel şeylere gebe olabileceğini düşünüyorum. Ben lisansta sanat tarihi okudum ve sanat tarihi geleneksel olarak tam da bu eleştirilen kendi içine kapalı disiplinlerden biri. Sanat tarihi denince akla herhalde çoğunlukla kasvetli ve açıkçası can sıkıcı kronolojik anlatılar gelir. Geleneksel sanat tarihinin bir defosu bu: sanat gibi heyecan verici, sürprizli bir şeyi dogmatik tarihsel anlatılarla, en iyi ihtimalle can sıkıcı bir hale getirmek. Neyse ki benim okuduğum lisans programı daha yenilikçi ve “deneysel” yaklaşımlar getiriyordu sanat tarihine. Hem akademik hem de bağımsız okumalarım ve araştırmalarım bana gösterdi ki, mesela antropolojinin, medya teorisinin, doğa bilimlerinin, politik felsefenin açtığı pencerelerden bakmak insanın sanatta çok daha başka şeyler görmesini sağlıyor. 

3_“Jacquinii” adında bir takı markan var. Bize biraz tasarımlarından ve felsefesinden bahsedebilir misin? 

Üniversite sınıflarında ve kütüphanelerde, masa başında oturup okumak ve yazmakla geçen beş yılın sonunda yeni bir şey denemek istememle başladı Jacquinii’nin hikayesi. Geçmişte resim de yapmıştım ve insanın elleriyle bir şeyler yapmasının aslında rahatlatıcı, meditasyona benzer bir tarafı olabiliyor, bunu biliyordum. Takı yapmak konusunda temel birkaç bilgiye sahiptim ve bunları kullanmaya karar verdim. Jacquinii böyle ortaya çıktı. Günümüz tüketim kültürü ve hız fetişizmi birçok şeyle olduğu gibi giysi, takı, aksesuar gibi kültürel ürünlerle olan ilişkimizi de anlamsızlaştırıyor. Jacquinii’de amacım hem bana dinginlik ve huzur veren takılar yapmak, hem de bu ürünleri alan kişilere anlamsız bir trend değil bir şekilde bu hisleri sunmak. Bu yüzden öncelikle bana bir şeyler söyleyen materyallerle ve renklerle bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Tam olarak kendi içime sinmeyen şeyleri insanların karşısına çıkarmıyorum. Ayrıca küçük de olsa kendine ait bir işi olması insana başka şekilde deneyimleyemeyeceği şeyler öğretiyor, hem finansal hem de sosyal ilişkiler bakımından, bu da çok güzel bir şey. 

4_Bunun dışında yoğun bir eğitim hayatın var. Akademik alanda hangi süreçtesin?

Goldsmiths, University of London’dan 2017’de Sanat Tarihi lisansı ve 2018’de Çağdaş Sanat Teorisi yüksek lisansı ile mezun oldum. Gerçekten yoğun geçen yıllardı çünkü İngiltere’de üniversite öğrencisi olmak en az derslere gitmek kadar kendi akademik çalışma programını da sistemli ve sıkı bir şekilde ilerletmeyi gerektiriyor. Ama ben bu yoğunluğun içinde mutluydum çünkü çalıştığım konulardan hem zevk alıyordum hem de zaten lisans yıllarımda akademisyen olmaya karar vermiştim ve bu da çalışmamı daha anlamlı yapıyordu. 2019’da Türkiye’ye döndüğümden beri hem birkaç farklı şeyle uğraşıp hem de doktora planı yapmakla meşgulüm. Hayatımda ilk kez öğrenci olmamak beni önce biraz afallatmıştı, ama bu çok sürmedi çünkü öğrencilik aslında gerçekten bir etik her şeyden önce, yani bir yaşam şekli, bir alışkanlıklar serisi ve bir eğitim kurumu dışında da devam eden bir süreç. Epey süren detaylı bir araştırma sürecinden sonra doktora için tez önerimi, niyet mektubumu yazdım, potansiyel doktora danışmanlarımla iletişime geçtim. Geçtiğimiz günlerde mezun olduğum Goldsmiths’in Edebi ve Eleştirel Teori adlı MPhil/PhD programına başvurumu yaptım. 

5_Destek beklediğin ya da hayata geçirmek istediğin projeler neler?

Hayata geçirmeyi en heyecanla beklediğim proje doktora projem şu anda. Başvurduğum programa başlamam halinde danışmanlığımı yapacak olan akademisyenler doktora araştırmamı en iyi şekilde destekleyecek nitelikte ve bu çok heyecan verici bir şey çünkü doktoraya başlama düzeyinde pek kolay olmayan şeylerden biri uygun danışmanları bulmak ve onları araştırma konun hakkında ikna etmek. Benim için bu kısım gayet iyi ve verimli geçti, şimdi diğer çok önemli kısım olan burs olanaklarını araştırma sürecindeyim çünkü finansal destek olmadan İngiltere’deki doktora hedefimi gerçekleştirmem mümkün görünmüyor. ​

6_  TED İstanbul Ailesi'ne iletmek istediğin bir mesaj var mı?

Öğretmenlerime sevgi, saygı ve şükranlarımı yolluyorum. Okulda neler olup bittiğini sosyal medyadan takip etmeye çalışıyorum ve mümkün olan en kısa zamanda okulu ziyaret etmek istiyorum. İnanılmaz geliyor ama TED’den mezun olmamın üzerinden yedi yıl geçmiş ve artık şu anki öğrenciler arasından hiç tanıdığım yok. Yine de bir şekilde onlara bir yardımım olabileceğini düşünen, benimle benzer ilgi alanlarına, hedeflere sahip TED öğrencileriyle iletişimde olmaya açığım. Ayrıca TED 2013 mezunlarına ve diğer arkadaşlara da sevgiler, umarım herkes iyidir…